Günümüzden yaklaþýk 22 sene önce ilkokul sýralarýndayken tanýmýþtým seni. Dün gibi hatýrlarým denir ya iþte öyle bir þey, o özel günlerden kalan anýlar ve þuan ki hisslerim.

Düne dönersek; gerek mahallemizdeki çocuklar olsun gerekse sýnýf arkadaþlarým olsun çoðunluðu semtimizin zengin, þýmarýk sarýþýnýna aþýktý. “Seni sevmeyen ölsün” sloganý eþliðinde küstah, entrikacý kýrmýzýya sarý gölgeli olanýn hayranlarý da azýmsanmayacak sayýda idi.

Bana da sorarlardý “sen hangisini tutuyorsun, hangisine hayransýn?” Daha yeni yeni tanýyordum çevremi esasýnda, merakla abilerin anlattýklarýný dinlerdim. Anlatýlan hikayelerde, herkes kendinden geçerken ben bir þey hissedemezdim, tabi ki ilk görüþde aþk denen o güzel duygudan habersizdim. Birgün kulaðýma bir laf geldi. Mahallemizin popüler sarýþýnýnýn, sadece bir takýmdan çekindiðini ve onun yanýnda ezilip büzüldüðünü duyunca garip bir heyecan kaplamýþtý.. Kimdi acaba bu afilli sarýþýnýn fiyakasýný bozan, çok merak etmiþtim. Hani dünyaya bedeldi? Nasýl oluyor da onun fiyakasýný bozabiliyordu?

Bunun cevabýný sadece babamdan öðrenebilirdim. Gözleri boyanmýþ, hayal alemindeki arkadaþlarým elbette dedikodu der,üstünü kapatýrlardý. Bu merakýmla birlikte babamýn “artýk zamaný geldi seni bu hafta sonu KARA KARTAL ile tanýþtýracaðým” sözü hala kulaklarýmda. Nisan ayýnýn 2.haftasý annemin derbi maçlarýndan korkusu ve beni göndermek istememesine raðmen, babamýn inadý ile yeni bir hayata baþlýyordum adeta 1986 yýlýnda. Evden çýkarken ýlýk bir hava olmasýna raðmen annem özenle giydirmiþ, babamý da sýký sýký tembihlemiþ, ýsrarla söyleniyordu. ”Dikkatli olun” hatta “bir daha götürmeyeceksin” dediðini bile hatýrlýyorum. (Nerden bilebilirdi o günden sonra hayat tarzýmýzýn Beþiktaþ olacaðýný, bütün planlarýmýzý Beþiktaþ'a göre yapacaðýmýzý.)

Bende payýmý almýþtým, babamýn elini býrakmayacak, yanýndan biran olsun ayrýlmayacaktým. Sabahýn köründe çýkmýþtýk yola, babam yolda nasihatlarda bulunuyordu. Elimi sakýn býrakma, kaybolursan þunu yap falan filanlar eþliðinde yaklaþtýðýmýzý hissediyordum buluþma yerine.. Uðultular yükseliyor, insanlar üzerime üzerime geliyordu adeta. Uzakdan kalabalýðý görünce ürkmüþtüm ama içimde tarifsiz bir heyecan fýrtýnasý ayaklarýmý esir almýþ kalabalýða koþar adým götürüyordu benide.

Kuyrukda bir amca görmüþ sýrtýndaki çuvalda ne olduðunu merak etmiþtim. Ýki büklüm taþýyordu, aðýr olduðu belliydi. Soruma aldýðým cevap konfeti idi ama oda neyin nesiydi? Babam “küçük küçük kesilmiþ gazeteler var” dediðinde þaþkýnlýðým daha da artmýþtý. Adamýn iþi gücü yok gazeteleri kesmiþ bide iki büklüm sýrtýnda taþýyor olmasý bana delilik gibi gelmiþti o yýllarda. Doðru dürüst siyah beyaz bere atký yoktu kimsede. Þanslý olanlarda sadece el örmesi birþeyler vardý. Ama çoðu insan çuvallar içinde çeþitli boylarda bayraklar getirmiþti. Kimileri davul kimileri de o konfeti denilen çuvallarý taþýyordu. Panayýr alaný gibiydi, utanmýþtým niye bizim elimiz boþtu, boynumda sadece annemin ördüðü kaþkol vardý. Bundan sonra elim boþ gitmemeliyim diye iç geçirmiþtim. Gökyüzüne seyyar satýcýlarýn arabalarýndan çýkan köfte kokusu ve dumaný yayýlýyordu. Upuzun bir kuyruk, geçmek bilmeyen saatler, bu seferki sohbetler sarýþýn hakkýnda deðil,sarýþýnýn fiyakasýný bozan hakkýndaydý. Merakla dinliyordum, onu görmeye gelmiþtim zaten. Daha sade, daha mütevazi daha gerçekçiydi anlatýlanlar. Ýtiþ kakýþ uzun bekleme süresi su gibi akýp geçmiþti bu anýlarý dinlerken ve sonunda bir kapýdan içeriye giriþ babamýn omzunda.

Direk üst kata çýktýk.Yemyeþil saha gözlerimi, yeni sulanmýþ çimlerin kokusu burnumu , tribünlerden çýkan uðultu kulaklarýmý esir almýþtý. Bu kadar insaný bir arada ilk defa görüyordum. Kalbim gümbür gümbür atýyor heyecandan ellerim titriyordu. O gün ilk görüþte aþkýn ne olduðunu öðrendim. Herkesin hayran olduðu þýmarýk, zengin sarýþýn karþýmdaydý ama ben gönlümü mütevazi, kendi halinde olan KARA KARTAL ‘a veriyordum. Küçük gazete parçalarý daðýtýldý, bir tanesi bile ziyan edilmeden. Bekledik hep beraber ayný anda atana kadar sabýrla. Çeþit çeþit deðiþik ebatlardaki bayraklar açýlýyordu ayný anda, el birliði ve düzen içinde.


O gün sarýþýn aðlayarak ayrýldý, bizlerde mutlu þekilde evimize döndük. Artýk benimde sevdiðim,tuttuðum bir takým vardý. Havalý deðildi belki ama kendine has olan havasý benim baþýmý döndürmüþtü çoktan, yeter de artardý bile. Benim gibi düþünenler “havalý,þýmarýk,küstah,entrikacý” olsun istemiyordu zaten takýmýnýn. Biz böyle sevmiþtik, gönlümüzü onun için vermiþtik siyah ile beyaza.
Yýllar birbirini kovaladý sarýþýna karþý olan üstünlüðümüz hep farklý skorlarla bitti. O afilli, zengin, küstah þýmarýk, her seferinde aðlayarak boynu bükük ayrýlmýþtý karþýmýzdan. Gençlik yýllarýmda da deðiþen birþey olmadý. Onunla karþýlaþmalarýmýz bizim için sýradandý adeta, sonucu önceden belliydi. Ýstedikleri kadar onun için büyük deselerde, Beþiktaþ’ýmýzýn büyüklüðü karþýsýnda þansý yoktu.

Son yýllarda deðiþim rüzgarlarý esmeye baþladý. Yavaþ yavaþ deðiþiyordu herþey. Belki de deðiþtirtiliyordu planlý bir þekilde. Koskoca Beþiktaþ’ýmýz, gözümüzün önünde eriyordu adeta. Çocukluðumda beðenmediðim o yapmacýk, þýmarýk, ne yaptýðýný bilmeyen sarýþýn benzeri davranýþlar baþladý. Mütevazilik denen olgu yerini tanýmlayamayacaðým bir sýfata býraktý. Beþiktaþ’ýmýzýn büyüklüðü unutuldu, kendine has havasý yeterli gelmedi kimilerine. Sarýþýnýn büyüsüne kapýlanlar, Beþiktaþ’ýmýzýn havasýný deðiþtirmeye baþladýlar.

Bununla birlikte saatlerce kuyrukda bekleyen, sýrtýnda çuvallar taþýyan sabýr ve emekle donatýlmýþ Beþiktaþ hayranlarý da kayboldu ortalýkdan. Belkide bir virüs gibi yayýlan “Beþiktaþ’ýmýzý kullanan, kendini eðlendirmeye gelen, Beþiktaþ’a hayranlýklarýný göstermek yerine sokaklarda kavga eder gibi rakiplerine küfürler edenler” kaçýrdýlar gerçek Beþiktaþlýlarý, Beþiktaþ’ýmýzýn etrafýndan..

Son 6-7 sene de kabuk iyice deðiþti. Bir zamanlar havalý sarýþýný devamlý farklý maðlup eden Beþiktaþ’ýmýz uzun yýllardýr býrakýn sarýþýna karþý farklý galibiyetleri, en aciz takýmlara karþý bile farklý sonuçlar alamadý. Beþiktaþ’ýmýz sarýþýnýn eskilerini alarak, sarýþýnýn tavýrlarýný takýnarak kendi büyüklüðünün farkýnda olmadan küçülmeye devam ediyor.
Þimdide babamýn ilk maça götürdüðü zaman; “bak oðlum burasý 2. yuvamýz, buraya sahip çýkýcaksýn, koruyacaksýn” dediði evimizi, sarýþýna özenenler sarýþýnýn evi gibi ruhsuz bir yapýya döndürmek istiyorlar.

Bu ruhsuzluk tesislerin Fulyadan daha güzel, modern, konforlu olan Ümraniye’ye taþýnmasýyla baþladý. Þimdi de yuvamýza atýlan el ile devam ediyor. Benim Beþiktaþ’ýmý da yapmacýk, fabrikasyon gibi ortalýklarda dolaþan tek tip suni sarýþýnlara dönüþtürüyorlar. Ben Beþiktaþ’ýmýzýn cesur ruhunu, beyazýndaki masumiyeti ile mütevaziliðini ayný zamanda da siyahýndaki asaleti sevmiþtim halbuki.


2008